Haber

YKS sınavı öğrencilerde kaygı yaratıyor: Antidepresan kullanımı arttı

Yükseköğretim Kurumları Sınavı’na (YKS) son iki hafta kaldı. Sınav stresi öğrencilerde kaygıya, depresyona ve panik ataklara neden olabiliyor. Eğitim danışmanları, son yıllarda psikolog desteği alan, tedavi gören öğrenci sayısında artış olduğunu söylüyor.

‘ÜNİVERSİTE YAŞAMINI HAYAL EDERKEN KAYGIYLA KARŞILAŞABİLİRLER’

Öğrencilerin üniversiteye girmek için hazırlandığı Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS), bu yıl 8-9 Haziran tarihlerinde yapılacak. Sınava, bu yıl 3 milyon 36 bin 945 aday başvurdu. Sınava hazırlanma sürecinde, geleceği sürekli sorgulamak, yetersizlik duygusu, zamanın doğru kullanılmaması, ekonomik nedenler, hedefsizlik öğrencilerde kaygıya neden olabiliyor. Öğrencilerde oluşan bu kaygı kimi durumlarda antidepresan kullanımına kadar gidebiliyor.

Her öğrenci, ‘Kazanabilecek miyim?’, ‘Başarabilecek miyim?’ sorularını kendisine yöneltiyor. Psikolojik danışman Serhat Ayşen, “Geleceği sürekli sorgulamak kaygı bozukluğunun en yakın arkadaşıdır” diye konuşuyor. Ayşen, bu durumun öğrenciyi pes etme noktasına kadar getirdiğini söylüyor. Ayşen, “Özellikle aralık ve şubat aylarında ‘pes etme’ durumu oluşuyor” diyor.

Öğrenciler, çoktan üniversitede okuduklarının hayalini kurmaya başladılar. Hedefe ulaşmak için bir program oluşturmak yerine üniversite hayaliyle yaşayan öğrencilerin kaygı bozukluğuyla karşılaşabileceğini Ayşen, şöyle anlatıyor: “Üniversite yaşamını hayal ederken ders çalışmaktan yoruluyorlar, çünkü onlar hedeflerine ulaşmaya değil, hedeflerine sahip olmanın hayalini kuruyorlar. Bu da bir yerden sonra deneme süreçlerinde başarısızlık olarak karşımıza çıkmaya başlar, ardından da kaygı bozukluğu ile karşılaşırız.”

‘SINAVA HAZIRLANMAYI SON SENEYE BIRAKAN ÖĞRENCİLER YETERSİZLİK DUYGUSU YAŞIYOR’

Zaman yönetimini ve duygularını kontrol etmeyi öğrenemeyen çocuklar kaygı bozukluğu yaşayabiliyor, bir sonraki yönelimi antidepresan kullanımı olabiliyor. Kaygıları kontrol etmeyi, zaman yönetimini öğrenen çocuklar sınava hazırlanma sürecini daha rahat geçiriyorlar.

Ayşen, özellikle büyükşehirlerdeki çocukların antidepresan ile mutlu hissetmeye çalıştıklarını söylüyor. Üniversite sınavına hazırlanmak müfredatta bakıldığında bir yıllık bir süreç değil. Ayşen, “Üniversite sınavına 10’ncu sınıfın ikinci döneminden itibaren çalışılmaya başlanması gerekir. Son sene çalışmaya başlayan öğrenciler, geç kalan öğrenciler” diyor.

Ayşen, “Düzenli ve öğrencinin bireysel öğrenmesine uygun bir şekilde ders çalışma sistemi oluşturulduğunda kaygı ortaya çıkmaz. Sadece sınav için ezber yapmak değil, akılda kalıcı, öğrenici bir eğitim sisteminde ders çalıştıklarında üniversite sınavı o kadar da korkutucu bir şey değil” ifadelerini kullanıyor.

‘ÖĞRENCİLERİMİN 10’DA BİRİ İLAÇ KULLANIYOR’

Özel bir kurumda çalışan ismini vermek istemeyen eğitim danışmanı, YKS’ye hazırlanırken öğrencileri etkileyen birçok sebep olduğunu belirtiyor. Sınav kaygısının sadece sorulardan ibaret olmadığını; maddi durum, aile baskısı, kendini kabul ettirme çabası, arkadaşlarla sorunlar gibi pek çok şeyin kaygıyı artıran etkenler olduğunu söylüyor.

Son yıllarda psikolog desteği alan, tedavi gören öğrenci sayısında ciddi bir artış olduğunu belirten danışman, kendi öğrencileri hakkında şu bilgileri veriyor: “Benim öğrencilerimin 10’da biri kaygı nedeniyle ilaç kullanıyor. Yani 100 öğrenciden 10’u ilaç kullanıyor diyebilirim. Geçmişten gelen kaygı bozuklukları illaki oluyor. Sınav stresi de bu kaygı bozukluklarını tetikliyor. Kaygı nedeniyle ‘çalışamıyorum’ diyen de var veya kalp çarpmasıyla gelen de… Öğrenciler, bu sınav kaygısını kaldıramıyorlar. Amacımız çocuklarımızın iyi bir hayata sahip olmaları fakat aile, öğretmen gibi etraftaki yetişkinler olarak sınavı ciddiye almaları için biz de bu kaygıyı artırıyoruz.”

‘ÇOCUK MESLEKLERİN NE İŞ YAPTIĞINI BİLMİYOR’

Sınava hazırlanma maliyetinin yanı sıra hedefsizlik de öğrencinin kaygısını artıran başka bir etken. ‘Ne işime yarayacak?’ sorusuyla henüz hedefini belirlememiş bir öğrenciye ders çalışmak, sınava hazırlanmak ağır bir yük oluyor. 9, 10 ,11’nci sınıflarda geleceğini belirleyecek bir sınavla karşılaşmadığı için öğrenci kendisini daha rahat hissediyor. Sınavda 4 yılın müfredatından sorumlu tutulan öğrenciler, son senede eksiklerini kapatmaya çalışınca yetersizlik duygusu yaşıyorlar. Bu da kaygıyı artırıyor. Danışman, “4 yıl parçalayarak öğrenmeyi gerçekleştirse öğrenci, sorun olmayacak. 10 aya sıkıştırınca ne enerji ne psikoloji ne de zaman yetiyor” diyor.

Hedefsizliğin oluşmasına sebep olan bir durum ise meslek seçimi konusunda öğrencilerin bilinçsiz olması. Danışman, “Çocuk hiçbir mesleğin ne iş yaptığını bilmiyor. Kararlarının netleştiği dönem tamamen tercih dönemi oluyor. Meslek alanları anlatım üzerinde kalıyor. Çocuk bir mühendisin çalışma ortamını görmüyor. İşletme, iktisat ne iş yapar bir bilgileri yok. Sadece popüler meslek isimlerini biliyorlar. Bilinçli bir şekilde yapacağı işi belirlemiş ve o hedefe göre hazırlanan öğrenci sayısı yüzde 5’i geçmez” diye konuşuyor.

‘HER KADEMEDE SINAVIN YAPILMASI DAHA DÜZENLİ ÇALIŞMAYI SAĞLAR’

Son yıllarda üniversiteyi bitirmeyen öğrenci sayısında da artış var. Danışman, bunun başarı seviyesinin düşmesiyle de bağlantılı olduğunu söylüyor: “Hiç matematik yapamadan mühendisliğe gidiyor. Haliyle okuyamıyor.”

“Sınav eğitim açısından öğrenciyi dinamik tutan bir değerlendirme sürecidir” diyen danışman, lisenin her kademesinde sınav yapılmasının ve üniversiteye geçişte bu sınavların ortalamasının kullanılmasının, öğrenciyi daha düzenli çalışmaya iteceğini ve kaygılarını azaltacağını savunuyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu